Türkiye'nin dört bir yanı, yazın gelişini turizm hareketliliğiyle karşılarken, gökyüzünde yükselen dumanlar umutları da kararttı. İzmir'in gözde tatil beldesi Çeşme'deki orman yangını, "turizm cenneti" ifadesinin sadece bir tanım değil, aynı zamanda bir kırılganlık olduğunu gösterdi. Ildır ve Germiyan mahalleleri tahliye edilirken, turistler sırt çantalarını doğaya bırakıp güvenli bölgelere yöneldi.
Turizm sektörü bu yaz yalnızca yangınla değil, fiyatlarla da sınanıyor. Akaryakıt ve içki fiyatlarına gelen ÖTV zamları, özellikle yerli turisti iç pazardan uzaklaştırıyor. Uçak biletleri, otel konaklamaları ve restoran harcamaları, geçmiş yazlara göre çok daha "yanıcı". Bir rakı şişesinin 600 TL’ye dayandığı bir ortamda sahil keyfi, artık sadece denizin değil, bütçelerin de kaldırabildiği kadar yaşanıyor.
Tüm bunların üzerine Gemlik’te arka arkaya yaşanan depremlerle birlikte, Marmara’da güvenlik kaygısı da turizm rotalarını etkiliyor. Sarsıntılar, hem yerleşik halkın hem de tatilcilerin algısını değiştiriyor. Tatil artık sadece bir kaçış değil, aynı zamanda stratejik bir tercih hâline geliyor.
Ama bütün bu zorluklara rağmen, Türkiye’nin doğası hâlâ büyüleyici, tarihi hâlâ etkileyici ve insanı hâlâ misafirperver. Belki de bu yazın köşe taşı, "uyum" kelimesi olmalı. Ekonomik yangınlara, doğal afetlere ve belirsizliğe rağmen ayakta kalabilen turizm işletmeleri, yeni dönemin kahramanları olacak. Çünkü bir ülkenin gerçek gücü, zor zamanlarda misafir ağırlayabilme cesaretinde saklıdır.