2025 yılı Türkiye’sinde iş sağlığı ve güvenliği, sadece yasal bir zorunluluk değil, aynı zamanda kurumsal sorumluluğun en somut göstergesi hâline geldi. Artık “kazasız gün sayısı” yalnızca fabrika kapılarına asılan bir tabela değil; sosyal medya gönderilerine, yatırımcı raporlarına ve işe alım duyurularına kadar uzanan bir değer göstergesi.
Yapay zeka ve otomasyonun yaygınlaştığı bu dönemde, insan odaklı güvenlik politikaları kendini yeniden tanımlıyor. Dijital sistemler riski önceden tahmin etse de; sahada çalışan bir işçinin ayakkabısının kaymaz olup olmadığını hâlâ biri kontrol etmek zorunda. Teknoloji güvenlik sistemlerini geliştiriyor ama asıl farkı “önce insan” yaklaşımı yaratıyor.
2025’te dikkat çeken bir diğer gelişme, özellikle inşaat, maden ve lojistik sektörlerinde sertleştirilen denetimler. Çalışma Bakanlığı’nın yeni e-denetim sistemiyle birlikte, işletmelerdeki güvenlik ihlalleri artık anlık olarak merkeziye bildiriliyor. Bu, hem işverenin hem çalışanın sorumluluğunu büyütüyor.
Ancak iş güvenliği yalnızca denetimle sağlanmaz. Kültürle yerleşir. Bir çalışanın bareti takmak zorunda hissetmesi değil, onu takmadığında tedirgin olması gerekir. İşte bu davranış dönüşümü, iş güvenliğinin kalıcı hâle geldiği dönemi temsil eder.
2025’in en can alıcı gerçeği şu: İş güvenliği, maliyet değil yatırımdır. Her önlem, yalnızca bir kazayı önlemez; aynı zamanda işletmenin sürdürülebilirliğini garanti altına alır. Bugün korunan bir hayat, yarın daha güvenli bir üretim demektir.