Ancak bu kitlesel hareketin odağı, Gazze’de süren saldırılar değil, yalnızca İsrailli rehinelerin geri getirilmesi oldu. Protestoyu organize eden “Rehineler ve Kayıp Aileler Forumu”, hükümetten Hamas ile anlaşma yapmasını talep ederken, Gazze’de hayatını kaybeden 60 binden fazla Filistinli için herhangi bir özür, tazminat ya da geri adım çağrısı yapılmadı.
İsrail polisi, Tel Aviv’deki gösterilere göz yaşartıcı gazla müdahale etti ve 38 kişiyi gözaltına aldı. Eylemler nedeniyle şehirde trafik durma noktasına gelirken, ülke genelinde bir günlük grev ilan edildi.
Vicdan mı, Strateji mi?
Protestocuların “Savaşı bitir, rehineleri geri getir” sloganları, uluslararası kamuoyunda “vicdan hareketi” olarak sunulsa da, Gazze’deki işgal planları ve sivil kayıplar karşısında sessiz kalınması, bu eylemlerin samimiyetini sorgulatıyor. İsrail halkı, gerçekten barış mı istiyor, yoksa yalnızca kendi kayıplarını mı önemsiyor?
İsrail Başbakanı Netanyahu, protestoları “Hamas’ın pozisyonunu güçlendiren bir teslimiyet çağrısı” olarak nitelendirirken, muhalefet partileri ve Cumhurbaşkanı Herzog, rehine ailelerine destek verdi.

Şimdiye Kadar Neredeydiniz?
Dünya kamuoyu, bu protestoyu “geç kalmış bir vicdan gösterisi” olarak okuyor. Gazze yerle bir edilirken, binlerce çocuk hayatını kaybederken, uluslararası hukuk defalarca ihlal edilirken sessiz kalan bir toplumun bugün sokaklara dökülmesi, samimiyet değil strateji olarak algılanıyor.
“Şimdiye kadar neredeydiniz?” sorusu, sadece İsrail hükümetine değil, bu protestoya katılan yüz binlere de yöneltiliyor. Gerçek bir yüzleşme, sadece rehineler için değil, Gazze için de hesap vermekle başlar. Dünya, İsrail halkının ve ordusunun samimiyetine inanmıyor. Güven yeniden inşa edilecekse, bu ancak işgalin sona ermesi, zararların telafisi ve adaletin tesisiyle mümkün olabilir.






