FİNANS

Faizde Zor Sınav: Fed–TCMB Ekseninde 2026’ya Girerken Türkiye Ekonomisi Yeni Bir Eşiğe Geliyor

Türkiye ekonomisi 2025 yılını son beş yılın en belirgin kırılma noktalarından biri olarak geride bırakıyor. Enflasyon, 2024’te ulaştığı zirve seviyelerden itibaren belirgin bir düşüş eğilimine girdi. Kasım 2025’te TÜFE’nin %31,07 olarak gerçekleşmesi, bir yıl önceki %64-65 bandına göre dramatik bir yavaşlamaya işaret etti. Çekirdek enflasyonun %31–33 bandına oturması ise TCMB’ye sınırlı da olsa pozitif reel faiz alanı yarattı.

ABD Merkez Bankası Fed’in faiz indirimi beklentilerini sürekli ötelemesi küresel finansal şartları sıkılaştırırken, gelişmekte olan piyasalar üzerindeki baskıyı artırdı. Bu tablo, Fed–TCMB ekseninde Türkiye’nin 2026’ya girerken karşı karşıya olduğu en kritik risklerden biri hâline geldi.

TCMB’nin %39,5 seviyesinde tuttuğu politika faizi, manşet enflasyonun yaklaşık 8 puan üzerinde kalarak uzun yıllar sonra pozitif reel faiz yaratılmasını sağladı. Ancak kur dinamikleri, cari açık ve dış borç çevirme oranlarındaki kırılganlık nedeniyle TL üzerindeki baskı devam ediyor.

2026 yılı için enflasyonun %22–25 bandına kadar gerilemesi öngörülürken, büyümenin %3 civarında seyretmesi bekleniyor. Fed’in faiz indirim zamanlaması, Türkiye’nin kur patikasında belirleyici unsur olacak. TCMB’nin ise sıkı duruşunu 2026’nın ilk yarısında koruması ve enflasyon %25’e yaklaşmadan faiz indirimine başlamaması öngörülüyor.

Türkiye 2026’ya “düşen enflasyon – yüksek faiz – kırılgan kur” üçgeninde girerken, reel sektör ve hanehalkı üzerindeki finansal yük devam ediyor.